Arayın istediğinizi bulun

25 Mayıs 2013 Cumartesi

SARTRE'NİN VARLIK ANLAYIŞI ÇÜRÜTÜLDÜ MÜ?

Varlık hepimizin sorguladığı ama nerden nasıl geldiği ve oluşumu hakkında sürekli düşünüldüğü bir olgudur.. Çeşitli felfefi  görüşler varlık ve öz hakkında fikirler beyan etmişlerdir.. Kimileri varlık özden önce gelir derken kimileri de öz varlıktan önce gelir demektedir. Gelin şimdi bunları en genel tanımıyla açıklama getirelim. Sonra varlığı, higgs bozonu, metaryalizm, madde ve ruh, satrenin varlık anlayışı ile karşılaştırıp bir sonuca bağlayalım..
Meteryalizm ve Varlık anlayışı
Materyalizm; varlık dünyasının, insan zihninden bağımsız olarak varolan bir madde dünyası olduğunu savunan felsefi yaklaşımın adıdır.
Thales, Herakleitos, Demokritos gibi Antik Yunan düşünürleri maddeci idiler. Ama madde ile bilgi arasındaki ilişkileri ilk inceleyen Aristoteles oldu. Ona göre madde, ancak şekil ile varlığa gelebiliyordu ve bunu da sağlayan, onun içindeki öz idi.
Ortaçağ İslam ve Hristiyan felsefelerinde madde, Tanrı'nın yarattığı bir şey; ama bizim varlık dünyasının en büyük dayanağı idi. Madde, akıl ve ruh ile birleşerek çeşitli şekiller alıyor ve böylece biliniyordu.
La Mettrie, ustası Descartes'tan fazla olarak, maddenin hem uzayda yer kapladığını hem de hareket edebilme ve duyumlama yetenekleri olduğunu savunur. Dolayısıyla bütün hayvanlar da duyar ve düşünür. Burada, ruhun da maddenin bir parçası olduğu, organik hayatın da mekanik nitelikte çalıştığı anlatılıyor. 19. yüzyıl Almanya'sında L. Feuerbach, L. Büchner gibi materyalistler insanı, içinde yaşadığı maddî şartların bir ürünü olarak görmüşlerdir.Darwin, E. Haeckel gibi biyolojik materyalistler de canlı hayattaki tüm gelişmeleri maddeci olarak açıklayan teoriler geliştirmişlerdir.
Marx ve Engels gibi diyalektik materyalistlere göre de gerçek varlık dünyası ide değil, maddedir. İnsanların sosyal, siyasal ve düşünsel yapıları ve düzenler de madde dünyasının eseridir, insanın ruhu ve zihni de, madde dünyası tarafından şekillendirilir.
Varlık dünyasının ve gerçeklik düzeninin anlaşılmasında kademe kademe döküm ve açıklamalar yapma metodu olan diyalektik, Herakleitos'tan beri, evrendeki oluşu kavramaya çalışan bir metodolojidir. Herakleitos'ta evren ateşten gelir, Logos'un kurduğu düzene göre oluş meydana gelir ve geri ateşe döner. Bu, hiç durmayan bir harekettir. Herakleitos, gerçekliğin zıtların birliğinden meydana geldiğini, her şeyin zıtların çatışmasından doğduğunu anlatır. Platon'da da "idea"ların belli bir düzenle varlık dünyasına yansıyıp, -maddenin bozulmasıyla- tekrar idealar alemine döndüğü anlatılıyor. Hegel'de tinin (Geist) varlık dünyasını oluşturması tez-antitez-sentez yöntemiyle olur. Her gerçekliğin içinde tez-antitez ve sentez vardır. Değişimin kanunu budur. Marxist felsefede de madde mekanik olarak değil diyalektik olarak hareket eder. Varlık dünyasının tez-antitez-sentez şeklinde gelişmesi, tarihte ve toplum düzeninde de geçerlidir. Madde, varlığı oluşturabilmek için diyalektik olarak hareket eder. Hareket için düşünceye gerek yoktur; maddedeki niceliksel değişmeler niteliğe de etki eder.
Şimdi bir de varlığı; jean paul  Sartre’nin ifadesi ile ele alalım.
Kendinde Varlık – Kendisi İçin Varlık – Başkası İçin Varlık
 Herhangi bir taş parçası, ne ise odur; onun varlığı kendi içine kapanık, dopdolu ve kendisinden başka şey olmayan bir varlıktır. Bu «kendinde - varlıktır»; taş, som ve dopdolu bir varlığa sahip olduğu için taşın «içinden» söz edemeyiz. Taşın, şöyle ya da böyle olmak «imkânı» da yoktur; ne ise daima odur. Oysa insan, varolduğunun bilincindedir; insan sadece «kendinde» mevcut değildir, aynı zamanda «kendisi - için» de mevcuttur; varlığı, bilincinde kendine dönmekte; kendi kendini görmekte ve bilmektedir, Bundan ötürü, insana önceden verilmiş ve değişmeyen bir öz (mahiyet, tabiat) yüklemek mümkün değildir. Sıkıntılı olduğumun farkına varmam, bu durumun bilincine ulaşmam, kendim ile sıkıntım arasına bir uzaklık koymak; onu bir nesne olarak görmek demektir. Bundan ötürü, «sıkıntılıyım» diyen ben ile sadece sıkıntılı olan «ben» arasında fark vardır. Oysa, bilinçten başka varlıkların temel özelliği, sadece, «ne ise o olması»dır. Buna karşılık Sartre, insanı, «ne değilse odur, ne ise o değildir» diye tanımlar. «Kendisi -için varlıksın temel özelliğini burada görür. Bilinç, bizi her zaman bir başkaya, bir öteye doğru götürür. Bilincimizin hiç bir zaman kendi kendisiyle çakışma halinde bulunmaması; «ne» isek olduğumuz «o» şeyden her zaman ayrılmamız ve kaymamız, «hiçlik»tir. özgürlüğümüzün temeli de, kendisi-için varlığın bu özelliğidir, özgürlük ve yönelişten başka şey olmayan bilinç, bir hiçlemedir. «Hiçleme, bilincin kendinde-varlığı düşünerek kendini bu kendinde-varlıktan sıyırmasıdır, kurtarmasıdır... Kendisi - için varlık, kendinde-varlığın hiçlenmesi olarak ortaya çıkar.»

Yukarıda ki açıklamalar doğrultusunda Sartre özün varlıktan sonra geldiğini, ancak insanın bilinçli varlık olarak bunu gerçekleştirdiğini söylemektedir. Onun içinde varlık sadece vardır. Ona anlam katan bilinçli varlık olarak insandır demektedir. Başka bir tanımla ‘Tanrı kendisini varlıkların kendinde bulduğu öz ile bilmektedir.’ anlayışı mevcuttur.
 Bütün bu felsefi yaklaşımları bir kenara bırakıp bir de varlık nasıl oluşmuş madde nasıl meydana gelmiş ? bir bilimsel buluşla bunu açıklayalım:
 Önce Bunu açıklayabilmek için standart modeli açıklamak gerekir.
Standart Model, gözlemlenen maddeyi oluşturan, şimdiye dek bulunmuş temel parçacıkları ve bunların etkileşmesinde önemli olan 3 temel kuvveti açıklayan kuramdır.
Higgs bozonu teorik olarak temel parçacıklar ile kütleli kuvvet taşıyıcılarının kütle kazanması için gerekli bir parçacıktır.
Kabaca tarif etmek gerekirse big bangten sonra ortaya  Higgs alanı adı verilen bir enerji alanı oluşmakta ve bu alanda ki  higgs parçacığı ve taşıdığı bilgi ile patlamda var olan nesneleri kendi kuvveti ile bir araya getirmekte ve yıldızlar galaksiler ve uzay oluşmakta, uzaydaki boşluklarında bu kümelenmelerden meydana gelmektedir. Ve dolayısıyla higgs bozunu öyle bir enerji alanından geçerken kuvvet taşıyıcılarıyla iş birliği yaparak enerji olan bir varlık maddeye dönüşebilmektedir..
 Higgs bozunui higgs alanı ve big bang hesaba katılıp, diğer felsefi yaklaşımları göz önünde bulundurursak hangisinin varlık anlayışına uygun düştüğünü görelim.... . Higs önce bir enerji alanı. Bunu Ruh olarak düşünürsek varlığın  önce özden meydana geldiği kanısına sahip olmaktayım. Bu da sanki, Thales, Herakleitos, Demokritos felsefi düşünürlerinin varlık anlıyışıyla bir benzerlik söz konusudur. Parçacıkların kuvvet taşıyıcı özelliğinden dolayı da dialektik materyalizm işin içinde kendisini göstermektedir ki biliyoruz ki bir elektrik enerjisinde zıtların kuvveti ile akım oluşmakta..
Bütün kabaca bunları ele aldıktan sonra burada SARTRENİN  görüşünün  sanki çürütülebilir  olabileceğini düşünmekteyim.
SAYGILAR..

ASRİN ŞAHİN..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

En çok okunan yazılarım